Başkent Sağlık Hizmetleri
başkent sağlık
TÜMÜNÜ GÖR

Meslek Hastalıkları

Meslek Hastalıkları

 

Meslek Hastalığı KavramıÇalışan bir kişinin sağlık sorunları 3 grupta ele alınabilir. Bunlardan birincisi genel sağlık sorunlarıdır. Çalışan kişiler de toplumun diğer bireyleri gibi toplumdaki genel hastalıklara yakalanabilirler. Bu sağlık sorunlarının ortaya çıkmasında çalışma hayatının, belirli bir işte çalışıyor olmanın özel bir önemi yoktur. Bir grup ise doğrudan çalışma hayatında karşılaşılan faktörlerin etkisi ile meydana gelen, diğer bir ifade ile işe özgü olan sağlık sorunlarıdır. Bu grupta iş kazaları ile meslek hastalıkları yer almaktadır. Bir de bu iki grubun dışında bazı sağlık sorunlarının bulunduğu ara grup vardır. Bu ara grupta yer alan sağlık sorunları belirli bir işe özgü değildir. Bu hastalıklar herhangi kişide görülebilir, ancak bazı işlerde çalışıyor olmak bu hastalıkların ortaya çıkmasında bir miktar rol oynayabilir, ya da hastalığın seyri üzerinde etkisi olabilir. Bu grupta yer alan sağlık sorunlarına da işle ilişkili hastalıklar adı verilmektedir. Gerçekte işle ilişkili hastalıklar genellikle kronik ve dejeneratif hastalıklardır. Koroner kalp hastalığı, kronik bronşit, bazı kanserler, hipertansiyon, dejeneratif artrit gibi hastalıklar bu grupta yer alır. Örneğin kronik bronşit oluşunda sigara içilmesi ve hava kirliliğinin yanı sıra tozlu ortamın da etkisi vardır. Bunlardan yalnızca tozlu ortam belirli bir iş türü ile ilişkilidir. Dolayısı ile kronik bronşit belirli bir işte çalışma ile doğrudan ilişkili değildir, ama tozlu ortamda bulunmak, mesleksel olarak toza maruz kalmış olmak hastalığın oluşunda etkili olabildiği gibi, hastalığın seyri üzerinde de etkili olabilir.

Bu şekilde üç grup halinde ifade edilen sağlık sorunlarından çalışanlar arasında en sık görülenler genel hastalıklardır. İşyeri sağlık birimlerinde çalışmalar sırasında en çok karşılaşılan sağlık sorunları üst solunum yolu enfeksiyonları türünden hastalıklardır. İkinci sıklıkta görülenler de işle ilişkili hastalıklardır. Meslek hastalıkları gerçekte en seyrek olan sağlık sorunlarıdır. Bununla birlikte meslek hastalıkları çalışma hayatına özgü olan sağlık sorunlarıdır. Bunun ötesinde meslek hastalıkları işyerinde yapılacak düzenlemelerle korunulabilir olan sağlık sorunlarıdır. Bu yüzden iş sağlığı çalışmalarında meslek hastalıkları konusunun özel bir önemi vardır.

Meslek hastalığı bir kişinin, çalışma hayatında karşılaştığı etkenler nedeniyle meydana gelen hastalığıdır. Meslek hastalıkları belirli mesleklere özgü hastalıklardır. Bu hastalıklarda yapılan iş ile hastalık arasında doğrudan nedensel bir ilişki söz konusudur. Bu ilişki öyle boyuttadır ki, kişi söz konusu işte çalışmıyor olsa bu hastalık meydana gelmeyecektir. Örnek olarak kurşun zehirlenmesi düşünüldüğünde, bu hastalık ancak kurşun kullanılan işlerde çalışan kimselerde meydana gelebilir. Benzeri şekilde pnömokonyoz da ancak tozlu ortamlarda çalışan kişilerde meydana gelebilir. Meslek nedeniyle kurşun etkilenmesi olmayan bir kişide kurşun zehirlenmesi (nadir haller dışında) görülmeyeceği gibi, tozlu yerlerde çalışmayanlarda da pnömokonyoz meydana gelemez.

 

 

Meslek hastalıkları çoğunlukla kronik seyirli hastalıklardır ve uzun süreli etkilenme sonucunda meydana gelir. Bu yüzden meslek hastalığı tanımında bazı mesleklerde çalışıyor olmanın yanı sıra, belirli bir işyerinde uzunca bir süreden beri çalışıyor olma özelliği yer almalıdır. Ülkemizde Sosyal Sigortalar Kurumu yasasında ve bu yasaya bağlı olan Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü’nde meslek hastalığı tanımı şu şeklide verilmektedir:

 

 

“sigortalının, çalıştırıldığı işin niteliğine göre

tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı,

geçici veya sürekli hastalık, sakatlık ve ruhi arıza halleri meslek hastalığıdır”.

 

Tanımda meslek hastalığının meslekle ilişkisi net bir biçimde ortaya konmaktadır. Bununla birlikte birkaç nokta üzerinde durulması uygun olacaktır. Meslek hastalığı kısa süreli maruziyetler sonucu değil de tekrarlanan sebeple oluşmaktadır. Meslek hastalığı genellikle aylar-yıllar boyu tekrarlanan maruziyetler sonucu oluşur. Yani örneğin bir veya birkaç kez tozlu ortama veya maden ocağına girmekle pnömokonyoz meydana gelmez. Pnömokonyoz çoğunlukla tozlu işlerde 10 yıl veya daha uzun süre çalışanlarda görülür. Hastalığın oluşabilmesi için en az 3 yıllık maruziyet süresinin geçmesi gerektiği Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü’nde belirtilmektedir. Benzeri şekilde gürültüye bağlı işitme kaybı oluşması için de  en az 2 yıl gürültülü ortamda çalışmış olmak gerekmektedir. Meslek hastalığı, işin niteliğine göre de farklı farklı olmaktadır, yani değişik işlerde, etkilenilen faktöre bağlı olarak farklı meslek hastalıkları oluşmaktadır. Tanımda meslek hastalıklarının geçici veya sürekli olabildiğine işaret edilmekle birlikte bu hastalıklar genellikle süreklidir.

Meslek Hastalıklarının Türleri (nedenleri)

Çeşitli mesleklerde çalışanlarda farklı meslek hastalıkları görülebilir. Öte yandan hastalık vücutta farklı organlarda yerleşebilir ve çeşitli organ veya sistem tutulumuna bağlı farklı klinik tablolar da oluşabilir. Bu nedenle meslek hastalıklarının sınıflaması iki şekilde yapılabilir. Bir yaklaşıma göre meslek hastalıkları, hastalığa neden olan faktöre göre sınıflandırılabilir. Bu durumda işyerlerinde bulunan faktörlere benzer şekilde fiziksel, kimyasal, biyolojik, vs. nedenli meslek hastalıklarından söz edilebilir. Diğer yaklaşımda ise mesleki deri hastalıkları, mesleki solunum sistemi hastalıkları … gibi sınıflandırma yapılabilir. Bu yaklaşıma göre en sık meslek hastalığı türü  mesleki deri hastalıklarıdır. İnsan vücudundaki en büyük organ olması ve dış ortamla doğrudan temas halinde bulunması nedeniyle deri hastalıklarının sık görülmesi olağandır. Ancak özellikle gelişmekte olan ülkelerde rutin veri kaynaklarında bunu saptama olanağı yoktur, çünkü deri hastalıkları önemli bir sorun olarak algılanmadığı ve yeterince önemsenmediği için bu yakınma ile sağlık kuruluşuna başvurulmaz, böylece deri hastalıkları yeterince kayıtlara geçmez.

Meslek hastalıklarında deriden sonra en sık tutulan bir sistem de solunum sistemidir. Solunum sistemi de dış ortamla doğrudan temas halindedir ve çevredeki pek çok faktör akciğerlere kolaylıkla ulaşabilir. Alveoler yüzeyin çok geniş olması da temas yüzeyini artırmaktadır. İşyeri ortamında bulunan tozlar, kimyasal maddeler solunum yollarında irritan etki yapabilir veya akciğerlerin derinliklerine kadar ulaşıp orada birikebilir ve çeşitli reaksiyonlara yol açabilirler.

 

Deri ve akciğerler dışında pek çok organ ve sistemle ilgili bulgu ve belirtiler de çeşitli meslek hastalıklarında görülebilir. Bunlar arasında hematopoietik sistem, sinir sistemi, dolaşım ve sindirim sistemleri, böbrekler, gözler, işitme duyusu gibi organ ve sistemler sayılabilir. Öte yandan bazan meslek hastalığı tablosunda birden fazla organ veya sistemlerle ilgili belirti ve bulgular olabilir. Örneğin kurşun zehirlenmesi sistemik bir zehirlenme tablosu şeklinde seyir gösterir ve sinir sistemi, dolaşım sistemi , sindirim sistemi, böbrekler, hematopoietik sistem gibi çeşitli organ ve sistemle ilgili belirti ve bulgular olabilir.

Meslek hastalıkları işyerlerindeki faktörlere göre de sınıflandırılabilir. İşyerlerinde işin niteliğine ve işkoluna göre çeşitli faktörler bulunabilir. İnceleme kolaylığı bakımından bu faktörler kimyasal, fiziksel, biyolojik vb. gruplar halinde değerlendirilir. Meslek hastalıkları da bu yaklaşıma paralel olarak sınıflandırılabilir. Buna göre başlıca meslek hastalığı grupları şu şekildedir:

a) Fiziksel nedenli meslek hastalıkları:

Bu grupta işyeri ortamında bulunan başlıca fiziksel etkenlere bağlı olarak gelişebilecek meslek hastalıkları yer alır. Sık örnekleri olarak gürültüye bağlı işitme kaybı, sıcak ve soğuk ortamda çalışanlarda görülen meslek hastalıkları, iyonizan ve non-iyonizan radyasyonun etkilerine bağlı hastalıklar, yüksek ve düşük basıncın neden olduğu sağlık sorunları, titreşim etkisi ve tekrarlayan (repetitive) işlemler nedeniyle meydana gelen hastalıklar vs. sayılabilir.

b) Kimyasal nedenli meslek hastalıkları:

İşyeri ortam faktörleri olarak en çok karşılaşılan etkenler kimyasal maddelerdir. Çeşitli işlerde kullanılan kimyasal maddelerin sayısı binlerle ifade edilecek kadar çoktur. Bu maddelerin hepsi insan sağlığı bakımından sakıncalı etki göstermemekle birlikte, oldukça çok sayıda kimyasal maddeye bağlı meslek hastalığı da görülmektedir. Sık olarak karşılaşılan örnekleri arasında kurşun, civa gibi ağır metallerle meydana gelen zehirlenmeler, karbonmonoksit, hidrojen siyanür, kükürt dioksit gibi zehirli ve irritan gazların yol açtığı hastalıklar, benzen, toluen, hekzan, trikloretilen vb. solventlerin neden olduğu sağlık sorunları, asit ve alkali maddeler, pestisidler, kanserojen maddelerin neden olduğu hastalıklar vs. sayılabilir. Bu maddelerin bazıları öldürücü olabilen zehirlenme tablolarına yol açabilir, bazıları sinir sistemi belirtileri ve davranış bozuklukları ile seyredebilir veya malign hastalıkların gelişmesine neden olabilir.

c) Tozlarla meydana gelen meslek hastalıkları:

En çoğu solunum sistemi ile ilgili olmak üzere tozların yol açtığı çeşitli hastalıklar vardır. Bazı tozlar deri ve mukozalarda irritan etki yapar, bazıları akciğerlerde depolanır, fibrotik reaksiyona neden olarak kronik solunum sistemi hastalıklarına yol açar, bazıları ise kanser gelişmesine neden olur. Toz maruziyeti en çok madencilikte sorundur. Bununla birlikte toprak ve seramik malzeme imali, demir döküm işleri gibi pek çok alanda toz maruziyeti söz konusu olabilir. Bu işlerde çalışanlar inorganik tozlarla karşılaşırlar. Öte yandan dokumacılık, tarım ve hayvancılık gibi bazı mesleklerde çalışanlar da bu işleri sırasında bazı organik tozlarla karşılaşırlar. Organik tozlara bağlı olarak da bazı meslek hastalığı tabloları tanımlanmıştır.

d) Biyolojik faktörlere bağlı meslek hastalıkları:

Bu grupta başlıca sağlık personeli ile tarım ve hayvancılık işlerinde çalışanlarda görülen ve mikro organizmaların neden olduğu hastalıklar bulunur. Bu grupta yer alan hastalıkların bazıları hem insanlarda hem de hayvanlarda görülebilir. Tüberküloz, şarbon, brusellozis, parazit hastalıkları biyolojik nedenli meslek hastalıklarının en çok bilinen örnekleridir.

 

e) Ergonomik faktörlere bağlı meslek hastalıkları: –

Çalışma sırasında sağlığa uygun olmayan duruş ve çalışma şekilleri, ağırlık kaldırma ve taşıma, hızlı çalışma temposu gibi faktörler de bazı sağlık sorunlarının nedeni olabilir.

Meslek Hastalıklarında Tanı Yöntemleri

Meslek hastalıkları konusunda öncelikle yapılması gereken, hastalık tablosuna doğru bir klinik tanı konmasıdır. Ancak meslek hastalıkları bakımından yalnızca klinik tanı konması yeterli değildir. Söz konusu hastalığın “meslek hastalığı” olarak tanımlanması için klinik tanının yanı sıra, bu hastalığın belirli bir işte çalışıyor olmaktan dolayı meydana geldiğinin, yani hastalığın meslekle ilişkisinin de ortaya konması gerekir. Bunun için ise hastanın meslek öyküsünün öğrenilmesi gereklidir. Günümüzden 300 yıl  önce Ramazzini tarafından işaret edilen çalışma öyküsü alınmasının meslek hastalıkları konusunda büyük önemi vardır. Ayrıntılı meslek öyküsü, hastanın halen ya da son olarak yaptığı işin yanı sıra varsa önceki işlerinin de öğrenilmesi anlamına gelir. Hatta ayrıntılı çalışma öyküsü alınırken, hastanın işyerinde çalıştığı bölüm, yaptığı iş, kullandığı ve çalışma sırasında karşılaştığı maddeler, hatta varsa iş dışı uğraşıları, alışkanlıkları veya hobileri nedeniyle olabilecek etkilenmeleri de öğrenilmelidir. Meslek hastalıklarında tanı yaklaşımı şu başlıklarda incelenebilir:

a) Klinik değerlendirmeler:

Bütün hastalıkların tanısında klinik açıdan yapılacak değerlendirmelerin büyük yeri vardır. Bu değerlendirmelerde öykü ve fizik muayene bulguları önem taşır. Öyküde hastalığın belirtileri ile ilgili bilgilerin yanı sıra, hastanın çalışma öyküsü de öğrenilmelidir. Hastalığın işle ilişkili olduğu düşünüldüğünde çalışma öyküsünün ayrıntı ile öğrenilmesi gerekir.

Ayrıntılı çalışma öyküsünde (full occupational history) şu bilgilerin öğrenilmesi önerilmektedir:

1. Bütün işlerin tanımlanması: Kimi zaman hastalık, kişinin son olarak çalışmakta  olduğu işi ile değil, daha önce çalıştığı başka bir iş ile ilişkili olabilir. Hatta, hastalık başladıktan sonra kişinin iş değiştirilmiş olabilir. Bu yüzden ayrıntılı çalışma öyküsü için, kişinin son olarak yaptığı işin öğrenilmesi yeterli değildir, daha önce çalışmış olduğu işler de tarih sırası ile öğrenilmelidir. İngiltere’de Pnömokonyoz nedeniyle ölmüş olan hastaların mesleklerinin incelendiği bir çalışmada, ölüm kayıtlarından öğrenilen meslekler bekçi, ambar görevlisi, hizmetli vb. işler olarak bulunmuştur. Sonradan yapılan incelemede, pnömokonyoz gelişmesinden sonra hastaların işlerinin değiştirilmiş olduğu ve yakınları tarafından ölüm kayıtlarına son çalıştığı iş bilgisinin verilmiş olduğu saptanmıştır. Hastanın eski ve yeni bütün çalıştığı işlerin öğrenilmesi kanser gibi uzun bir latent dönemden sonra ortaya çıkan hastalıklar için de çok önemlidir. Bu hastalıklar bazan kişinin emekli olmasından sonraki dönemde ortaya çıkmış olabilir, bu durumda da yapılan işlerin hepsi ve bu işlerdeki maruziyet bilgileri ayrıntılı olarak öğrenilmelidir.

Çalışılan işler konusunda bilgi alınırken yalnızca işyerinin öğrenilmesi yeterli değildir, işyerinde yapılan işin de öğrenilmesi gerklidir. Örneğin bir otomobil fabrikasında birbirinden oldukça farklı çeşitli işler olabilir. Dolayısı ile böyle bir işyerinde çalışan kişiler de farklı işler yapabilirler. Bu yüzden işyerinin adı ile birlikte yapılan işin ne olduğu da öğrenilmelidir. Öte yandan, kişinin mesleğinin öğrenilmesi de tek başına yeterli olmaz. Zira örneğin bir elektrik teknisyeni otomobil fabrikasinda, tekstil fabrikasında veya akümülatör fabrikasında çalışıyor olabilir ve çalıştığı işyerine göre de farklı riskleri ve etkilenmeleri olabilir. Benzeri şekilde bir sekreter pestisid imali yapılan bir işyerinde çalışıyor olabilir ve çalıştığı işyeri sorulmadan yalnızca mesleği öğrenilirse, pestisid maruziyeti hakkında bilgi alınamaz.

  1. İşyeri maruziyetleri: Çalışılan işyerinde hastanın esas olarak yaptığı işin ne olduğu ve bu işi yaparken hangi maddelerle teması olduğu öğrenilmelidir. Bu inceleme yapılırken hasta kullandığı veya temas ettiği bütün maddeleri hatırlamakta zorluk çekebilir. Bu durumda hastalıkla ilişkili olabilecek başlıca etkenler de (örneğin kurşun, toz, kanserojen maddeler, radyasyon vs.) sorulmalıdır. Kimi zaman işçiler kullanıkları maddenin ne olduğunu açıkça bilemezler, ancak kod numarası olarak hatırlayabilirler. Bu durumda üretici firma ile ilişki kurulmak suretiyle bu kod numaralı maddenin içinde hangi etken maddelerin bulunduğu öğrenilebilir. Söz konusu madelerle ilgili olarak işyerinde ortam ölçümleri yapılmış ise bu ölçümlerin sonuçları da kaydedilmelidir. Ayrıca işin yürütümü sırasında koruyucu önlemlerin olup olmadığı, kişisel koruyucu malzemenin varlığı ve kullanım durumu da sorulmalıdır.
  2. Belirtilerin zaman ilişkisi: Hastalığın belirtilerinin çalışma temposu ile ilişkisi de tanı bakımından yönlendirici olabilir. Hastalığın belirtileri işyerine geldikten sonra artıyor ve işyerinden çıkınca azalıyorsa, bu bilgi, hastalık belirtilerinin işyerindeki bir faktöre bağlı olduğu konusunda uyarıcı olur. Örneğin Pazartesi sabahları işe başladıktan birkaç saat sonra göğüste sıkışma hissi şeklindeki nefes darlığı öyküsü bisinozis için oldukça tipiktir. Allerjik rahatsızlıklarda ve irritan maddelere bağlı olan belirtilerde zaman ilişkisi oldukça tipiktir.
  3. Benzeri yakınmaları olan başka işçilerin varlığı: Bir işyerinde bir işçide meslek hastalığı belirtilerin ortaya çıkmış olması durumunda, o işyerinde çalışan diğer işçiler arasında benzeri belirtileri olan başka işçilerin de varlığı çok olağandır. Bu nedenle hastadan öykü alınırken, işyerindeki çalışma arkadaşları arasında benzeri yakınmaları olan başka kişilerin bulunup bulunmadığı öğrenilmelidir. Erkeklerde bazı kimyasalların (örneğin Di Bromo Chloro Propane; DBCP) fertilite bozukluğuna  neden olduğu bilinmektedir. Bir çalışmada, infertilite problemi nedeniyle bir hastanın başvurusu üzerine işyerinde yapılan değerlendirmede, diğer çalışanlar arasında da fertilite ile ilgili sorunu olanların varlığı saptanmıştır.  Çalışanlar arasında benzeri belirtileri olan başka kimselerin araştırılması bakımından, sağlık sorunu nedeniyle iş değiştiren veya erken emekli olan kişilerin olup olmadığı da öğrenilebilir. Kendisinde bazı belirtileri hisseden ve işyerinde rahatsız olduğunu farkeden bir kişinin kendi isteği ile işini değiştirmesi veya erken yaşta emekli olması da mümkündür. Bu konunun da ayrıntılı çalışma öyküsü alınırken incelenmesi uygun olur.
  4. İş dışı etkilenmeler: Meslek hastalıklarında bazan iş dışındaki etkilenmelerin de rolü olabilir. İş dışı etkilenme başka bir işte çalışma ve bu şekilde etkilenme olabileceği gibi, bazı hobiler ve alışkanlıklar nedeniyle de olabilir. Özellikle düşük ücretle çalışanlar, biraz daha gelir elde etmek için asıl çalıştıkları yer dışında aynı türden bir başka işyerinde daha çalışabilirler. Örneğin bir akümülatör fabrikasında çalışan kişi, hafta sonlarında veya tatil zamanlarında daha küçük bir akümülatör imalathanesdinde çalışabilir. Bu şekilde kişinin kurşundan etkilenmesi olasılığı artar. Bu durumda çoğu kez ikinci iş olarak çalışılan işyerindeki çalışma koşulları daha olumsuzdur ve oradaki etkilenme daha fazla olur. İş dışı etkilenmeler kimi zaman da hobiler veya alışkanlıklar şeklinde olabilir. Boş zamanlarında evinde bahçe işleri ile meşgul olan bir kişi pestisidlerle veya bazı irritan maddelerle temas edebilir. Bu etkilenmeler de işyerindeki maruziyetle etkileşim gösterebilir. Sigara, alkol, beslenme vb. alışkanlıklar da işyerindeki faktörlerle etkileşim gösterebilir. Bu yüzden ayrıntılı öykü alınırken kişinin hobilerinin ve alışkanlıklarının da öğrenilmesi yararlıdır. Akciğer kanseri konusunda asbest ile sigaranın etkileşimi çok bilinen bir örnektir. Bu anlamda kişinin oturduğu yerin özellikleri dahi önem taşıyabilir. Oturulan yer çevresinde doğal olarak veya atıklar şeklinde bulunan bazı maddeler de işyerindeki maruziyetlerle etkileşim yapabilir.

Görüldüğü gibi ayrıntılı çalışma öyküsü veya maruziyetlere ilişkin bilginin alınması zaman alıcıdır. Bu yüzden rutin uygulamalarda bu kadar ayrıntı ile çalışma öyküsü alma olanağı yoktur. Ancak hastalığın meslek ile ilişkisinden kuşku olduğunda çalışma öyküsünü olabildiğince ayrıntı ile öğrenmek gerekir. Bununla birlikte bazı hastalıklar söz konusu olduğunda meslek soruşturmasının biraz daha ayrıntılı olarak yapılması uygun olur. Meslekle ilşikisi daha fazla olan hastalıkların başlıcaları olarak deri hastalığı, solunum sistemi hastalıkları, nörolojik tablolar, bel ve sırt ağrıları, bazı kanserler (özellikle akciğer ve mesane kanserleri, lösemiler) ve açıklanamayan bazı belirti ve bulgular olduğunda mesleksel etyoloji de akla gelmelidir. Bu gibi durumlarda çalışma ve maruziyet öyküsünün ayrıntılı olarak alınması yararlıdır.

Klinik değerlendirmeler içinde öykünün, özellikle de çalışma öyküsünün ve olası diğer etkilenmelerin ayrıntılı şekilde öğrenilmesi büyük önem taşır. Klinik değerlendirmeler olarak fizik bulgular da tanı bakımından önemlidir. Hastalık türüne göre değişik olmak üzere saptanacak fizik bulgular tanıya yardımcıdır. Bunun ötesinde klinik değerlendirme olarak bazı fizyolojikdeğerlendirmeler, endoskopik muayeneler vs de yararlıdır. Örneğin gürültüye bağlı işitme kaybının değerlendirilmesinde odyolojik muayene çok yararlıdır. Benzeri şekilde mesleksel akciğer hastalıklarında solunum fonksiyon testleri, hem tanı için hem de hastalığın neden olduğu solunum fonksiyon bozukluğunun derecesini tayin için yarar sağlar.  Fizyolojik değerlendirme örnekleri olarak gereken durumlarda EMG, EKG, EEG gibi incelemelerden de yararlanılır. Bronkoskopi, sistoskopi gibi bazı endoskopik yöntemler de gerektiğinde meslek hastalıklarında tanı aracı olarak kullanılan yöntemler arasındadır.

b) Laboratuar değerlendirmeleri:

Hastalıkların tanısında başta öykü olmak üzere klinik değerlendirmeler esas olmakla birlikte kesin tanının bir laboratuar bulgusuna dayandırılması gereklidir. Meslek hastalıklarının tanısında da çeşitli laboratuar yöntemlerinden yararlanılır. Bu laboratuar yöntemleri başlıca 3 grupta ele alınabilir:

  1. Radyolojik yöntemler:  Meslek hastalıkları incelemesinde radyolojik yöntemler en çok solunum sistemi hastalıkları alanında kullanılır. Radyoloji, mesleksel akciğer hastalıklarının tanısında olduğu kadar sınıflandırılmasında ve yaygınlığının değerlendirilmesinde de yararlıdır. Hastalığın niteliğine göre kimi zaman CT ve MR tekniklerinden de yararlanılır. Bir radyolojik yöntem olmamakla birlikte ultrason yöntemi de meslek hastalıkları tanısında kullanılmaktadır.
  2. Biyokimyasal yöntemler: Meslek hastalıkları içinde en çok görülenler kimyasal nedenli olanlardır. Bu yüzden tanı amaçlı olarak biyokimyasal yöntemler çok kullanılır. Bu kapsamdaki yöntemlerle etken maddenin kendisi, metaboliti veya etken maddenin yol açtığı bir başka kimyasal değişiklik saptanabilir. İncelenen materyal ço defa kan, idrar gibi vücut sıvılarıdır. Bununla birlikte bazan nefeste veya değişik doku örneklerinde biyokimyasal testler yapılabilir. Bazı kimyasallar vücutta herhangi bir metabolik işleme uğramaksızın aynen idrarla vs. atılır. Kan veya idrarda kurşun, civa, kadmiyum gibi ağır metallerin tayini veya nefeste benzen tayini etken maddenin saptanması örnekleridir. Kimi maddeler de vücutta metabolize edilir, bu durumda kan veya idrarda bu metabolitlerin tayini yoluna gidilebilir. Benzen metaboliti olan fenol bileşiklerinin veya trikloetilen metaboliti olan triklor asetik asitin idrarda saptanması sık kullanılan örneklerdir. Bazı kimyasal maddeler de vücutta birtakım enzimlerle etkileşime girerek bu enzimlerde değişikliğe yol açarlar. Bu konuya iyi bir örnek organik fosforlu insektisidlerin asetil kolin esteraz enzimini inhibe etmesidir. Bu enzim aktivitesinin tayini yapılmak suretiyle pestisid etkilenmesi hakkında fikir edinilir. Amino levulinik asit dehidrataz enzimi tayini de kurşun zehirlenmesi tanısı bakımından yardımcı olabilir.

 

  1. Patolojik incelemeler:  Çok sık olmamakla birlikte bazan meslek hastalıklarının tanısında patolojik incelemelerden de yararlanılır. Deri, böbrek, karaciğer veya akciğer örnekleri patolojik olarak incelenir ve bazı meslek hastalıklarının tanısı bu yolla yapılabilir. Örneğin akciğer dokusunda asbest lifinin gösterilmesi asbest maruziyetinin kesin kanıtıdır. Kimi zaman sitolojik incelemeler de meslek hastalıklarının tanısında yararlı olabilir. Balgamda, plevra sıvısında veya idrarda sitolojik incelemeler yapılabilir.

c) Meslek ile ilişkinin kurulması:

Meslek hastalıklarının tanısında hastalık tablosuna klinik olarak tanı konmasının yanı sıra, hastalığın meslekle olan ilişkisinin de ortaya konması gereklidir. Bunun için de hastalığın nedeni olan faktörün işyeri ortamında olduğu gösterilmelidir. İşin niteliği bakımından işyerinde hangi tür faktörlerin bulunabileceği tahmin edilebilir. Ancak bu faktörlerin işyerindeki düzeyinin, izin verilen sınırların üzerinde olup olmadığının ölçümlere dayalı olarak ortaya konması gereklidir. İşyerinde önceden yapılmış iş hijyeni çalışmalarına ait raporlar varsa bu raporlar yararlı olabilir. Böyle bir değerlendirme önceden yapılmamışsa, hastalığın ortaya çıkmsını izleyen dönemde işyerine gidilmek suretiyle gerekli ölçümler yapılmalıdır. Sık görülen meslek hastalığı türlerine uygun olmak üzere işyerlerinde en çok yapılan değerlendirme örnekleri olarak gürültü ölçümü, işyeri havasında miktar ve tür bakımından toz ölçümü, çeşitli metal ve gazların tayini, radyasyon, termal konfor değerlendirmeleri vb. ölçüm ve değerlendirmeler sayılabilir.

Meslek Hastalıklarında Tedavi İlkeleri

Meslek hastalıklarının bazıları akut seyirli olurken bazı meslek hastalıkları da kronik bir seyir izler. Bu yüzden bazı durumlarda kısa süreli tedavi yeterli olurken bazan tedavini de uzun süreli olması gereği vardır. Ancak, meslek hastalıklarında tedavi yaklaşımında hastalığın spesifik tedavisinden önce yapılması gereken işlem vardır. Bu grup hastalıklarda hastalığın nedeni işyerinde olduğundan ve hastalanan kişi bu etkenle işyeri ortmında karşılaşmış olduğundan, hastanın öncelikle işyeri ortamından uzaklaştırılması gerekir. Böylelikle hastalık etkeni ile temas kesilmiş olacağı için daha ileri etkilenmenin önüne geçilmiş olur. Bzaı durumlarda hastalığın tedavisinin hastane koşullarında yapılması gerekir ki bu durumda zaten hasta işyerinden uzaklaştırılmış olacaktır. Tedavinin ayaktan yapılması durumunda da hastaya rapor verilmek suretiyle işyerinden uzaklaştırılması sağlanır.

Meslek hastalıklarının bazı türlerinden hastalığın spesifik tedavisi vardır. Bazı hastalıklarda bu spesifik tedavi hastalık etkeninin vücuttan atılmasını artırıcı veya hastalık etkenini vücutta nötralize edici bir yaklaşım olabilir. Örneğin kurşun veya civa ibi ağır metallerle olan zehirlenmelerin tedavisinde kullanılan EDTA, penisilamin gibi şelasyon yapıcı ajanlar, etken olan maddenin vücuttan atılımını hızlandırarak iyileşmeyi hızlandırır. Organik fosforlu insektisidlerle olan zehirlenmelerde ise atropin, reseptör düzeyinde insektisid ile kompetisyona girmek suretiyle pestisidin etkisini nötralize eder.

 

              Meslek hastalığı tedavisindeki başlıca ilkeler;

  • maruziyetin sonlandırılması
  • varsa spesifik tedavi
  • gerekiyorsa semptomatik-destekleyici tedavidir

 

 

Bazı meslek hastalığı türlerinde bu şekilde spesifik bir tedavi söz konusu değildir. Örneğin, pnömokonyoz olgularında akciğerlerde birikmiş olan tozun vücuttan atılımını sağlayan veya fibrotik reaksiyonu duruduran bir tedavi bugün için söz konusu değildir. Bu durumda da hastayı semptomatik yönden rahatlatmak üzere bazı yaklaşımlar kullanılabilir. Pnömokonyoz olgularında nefes darlığına yardımcı olmak üzere bronkodilatör ilaçlar veya tabloya enfeksiyon eklenmişse antibiyotikler hastayı bir miktar rahatlatabilir. Ağrının giderilmesi, aneminin düzeltilmesi, gerektiğinde sıvı tedavisi yapılması da diğer bazı örnekler olarak ifade edilebilir. Bu genel ve destekleyici yaklaşımlar spesifik tedavinin yapıldığı durumlarda da gerekiyorsa kullanılabilir.

Meslek Hastalıklarından Korunma

Meslek hastalıkları korunulması mümkün olan hastalıklardır. Hastalığın nedeni işyerinde olduğuna göre, işyerinde etkili önlemler alınmak suretiyle meslek hastalıklarından korunulması gerekir. Önlemler arasında etkeni kontrol etmeye yönelik teknik uygulamalar esas olmakla birlikte, korunmada bazı tıbbi uygulamalarında yeri vardır. Meslek hastalıklarındaki koruyucu yaklaşımlar üç başlıkta ele alınabilir:

a) Kaynakta kontrol yaklaşımları:

İşyerindeki tehlikelerden korunmak bakımından en etkili yaklaşım riskin kaynakta kontroludur. Bu amaçla çeşitli mühendislik uygulamaları yapılır. Örneğin tozlu ortamlarda etkili havalandırma yöntemleri ile veya ortamın ıslak tutulması suretiyle tozumanın önüne geçilmesi, toza bağlı hastalıkların önlenmesi bakımından son derecede yararlıdır. Gürültü çıkaran bir makinanın ayarlarının yapılması suretiyle gürültü düzeyinin düşürülmesi veya cihazın kapalı sistem içinde çalıştırılması da kaynakta kontrol örnekleridir. Risklerin kaynağında kontrolu amacı ile en çok kullanılan yöntemler arasında havalandırma, kapatma, ayırma veya kullanılan teknolojiyi değiştirme gibi yöntemler sayılabilir.

b) Kişisel koruyucu uygulamaları:

Risklerin kaynağından kontrolu çalışmaları korunma bakımından en etkili yaklaşım olmakla birlikte, her durumda buna olanak bulunamayabilir. Kaynakta kontrol için bütün çaba gösterilmekle birlikte riskin tam olarak kontrol altına alınması mümkün olmayabilir. Bu gibi durumlarda çalışanların etkilenmesini en az düzeye indirmek amacı ile de bazı uygulamalar yapılabilir. Örneğin, bir dokuma atölyesinde gürültü düzeyini izin verilen sınır değerin altına indirmek mümkün değilse, kulak koruyucularından yararlanılabilir. Benzeri şekilde tozlu bir işyerinde bütün çabaya rağmen tozun tam olarak kontrol altına alınmsı mümkün olamıyorsa, veya bir kimyasal maddenin kaynakta tam olarak kontrolu mümkün değilse, çeşitli maskelerin kullanımı yoluna gidilebilir. Gerçekte kişisel koruyucu uygulamaları her zaman istenen verimi sağlayamıyorsa da, diğer uygulamalara ek olarak kullanılması gerekebilir. Burada üzerinde durulması gereken bir konu, kişisel koruyucu uygulamalarının ilk akla gelecek çözüm olmaması gerektiğidir. Öncelikle kaynağa yönelik teknik uygulamalar yerine getirilmeli, bunlara ek olarak gerektiğinde kişisel koruyucular da kullanılmalıdır.

Meslek hastalıklarından korunma olanaklıdır

Bu amaçla teknik ve tıbbi koruyucu uygulamalardan yararlanılır

c) Tıbbi yaklaşımlar:

Meslek hastalıklarından korunma bakımından bazı tıbbi yaklaşımlardan da yararlanılır. Tıbbi uygulamaların amacı başlıca eğitim ve bazı muayenelerle kişilerin riskle karşılaşmalarının önüne geçilmesi ve bütün çabaya rağmen ortaya çıkabilecek meslek hastalıklarını da muayenelerde erken dönemde yakalayarak iyileşme olasılığının artırılmasıdır. Meslek hastalıklarından korunma konusundaki tıbbi yaklaşımlar 3 başlıkta incelenebilir:

  1. İşe giriş muayenesi: Bu muayeneden amaç, kişinin niteliklerine uygun olan bir işe yerleştirilmesidir. Bunun için kişi, işe başlamadan önce tıbbi yönden değerlendirmeden geçirilir ve eğer bu işte çalışması bakımından sakıncalı olabilecek bir durum söz konusu ise, bu durum önlenir. Bu yaklaşım, meslek hastalıklarından korunma bakımından birincil korunma ilkesine uymaktadır. Örneğin allerjik deri hastalığı olan bir kişinin irritan maddelerle çalışmasının, bu yolla önüne geçilebilir. Meslek hastalığı olasılığı yüksek olan başlıca işlerde işe giriş muayenesinde hangi noktalara dikkat edilmesi gerektiği ilgili mevzuata belirtilmiştir.

 

  1. Aralıklı kontrol muayenesi: Risklerin kontrolu amacı ile teknik koruma uygulamalarının yapıldığı durumda da etkilenme olabilir. Bunun sonucunda ortaya çıkabilecek meslek hastalığını erken dönemde saptayabilmek için çalışanların belirli aralıklarla muayene edilmesi gerekir. Örneğin gürültülü bir işyerinde çalışan kişilerin belirli aralıklarla odyolojik yönden değerlendirilmesi, işitme kaybının erken dönemde saptanmasına olanak verir. Benzeri şekilde kurşun kullanılan işyerinde çalışanlarda da aralıklarla kan veya idrarda kurşun tayini yapılmak suretiyle muayenesi, kurşun etkilenmesinin henüz klinik belirtilerin olmadığı bir dönemde bulunmasını sağlar ki bu durumda kişinin iyileşmesi daha çabuk olur. Başlıca meslek hastalıklarında erken tanı amacı ile aralıklı kontrol muayenelerinin ne sıklıkta yapılması ve bu muayenelerde hangi noktalara dikkat edilmesi gerektiği ilgili mevzuatta yer almaktadır.

 

  1. Sağlık eğitimi: Bütün hastalıklardan korunma bakımından sağlık eğitimi önemli bir yaklaşımdır. Meslek hastalıklarından korunmak için de bütün çalışanlara işyerindeki sağlık tehlikeleri, bunların yol açacağı hastalıklar ve belirtileri ile nasıl korunulacağı  konularında eğitim yapılması çok yararlıdır. Daha çok çalışanlar için olan bu eğitimlerin yanı sıra, özellikle işyerinde alınması gereken önlemler ve bu konuda işverenlerin sorumluluk ve yükümlülükleri konusunda da işverenlere yönelik eğitim yapılması gerekir.

Meslek Hastalıklarında Hukuksal Boyut

Meslek hastalığı bir kişinin geçimini sağlamak amacı ile çalışması sırasında meydana geldiğinden ve genellikle de çalışılan iş bir başkasının işyeri olduğundan, meslek hastalığının meydana gelmesinde işyeri sahibinin de sorumluluğu vardır. Bu nedenle çalışanlar meslek hastalıklarına karşı güvence altına alınmışlardır. Meslek hastalığı, işyeri risklerinin kontrol altına alınması için yapılması gereken uygulamaların tam olarak yerine getirilmemiş olması sonucu olduğundan, hastalığın oluşundan bir ölçüde işveren de sorumlu tutulmaktadır. İşverenler bu sorumluluklarının karşılığını, işçileri meslek hastalığına karşı sigortalamak suretiyle yerine getirirler. Hastalık meydana geldiğinde, hastanın her türlü tedavisi sigorta sistemi tarafından sağlanır. Bu süre boyunca hastanın işine gidemediği günler için sigorta hastaya “geçici işgöremezlik ödeneği” adı ile ödeme yapar. Ayrıca hastalık nedeniyle sürekli bir işgöremezlik durumu söz konusu ise, sigorta kişiye “sürekli işgöremezlik ödeneği” (tazminat) öder. İşçilerin sigortalanması, hastalık durumunda tedavi giderlerinin karşılanması ve tazminat ödenmesi konuları meslek hastalıklarının hukuksal boyutunu oluşturur.

 

Ödenecek sürekli işgöremezlik ödeneğinin miktarı, işçide hastalık sonucu ortaya çıkan işgöremezlik düzeyi ile ilişkilidir. İşgöremezlik düzeyinin hesaplanması meslek hastalıklarının hukuksal boyutu ve sigorta açısından önemlidir. Bu hesaplamada hastalığa bağlı fonksiyonel kaybın yanı sıra kişinin yaşı ve mesleği de dikkate alınmaktadır. Ülkemizde bu konular Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü’nde belirtilmiştir. Örneğin tekstil endüstrisinde dokuma tezgahı işçisi olarak çalışmakta olan 48 yaşındaki bir erkek işçide “bir kulakta tam sağırlık, diğer kulakta da beş metreden yüksek sesle konuşmayı işitememe” durumu olsa, Tüzük’te öngörülen hesaplamalar sonucunda bu kişinin “meslekte kazanma gücü kaybı” %40.2 olarak bulunur. Bu değer, bu kişinin hasta olmadığı duruma göre bu hastalık yüzünden, meslekte kazanma gücünün %40.2 oranında azaldığı anlamına gelir ve sigorta işçiye bu yüzde üzerinden sürekli işgöremezlik ödeneği öder.

 

 

Meslek hastalığına yakalanan bir işçiye çalışamadığı günler için

sigorta tarafından “geçici işgöremezlik ödeneği” ödenir.

Hastalık nedeniyle işgörme gücünde kalıcı bir azalma varsa

bu durumda “sürekli işgöremezlik ödeneği” ödenir.

 

 

Meslek hastalığının meydana gelmesinde, işyerinde alınması gereken önlemler bakımından bir eksiklik ve uyulması gereken kurallara uyulmaması durumu söz konusudur. Bu açıdan asıl sorumluluk da yasalarla işverene yöneltilmiştir. İşyerinde yapılacak incelemeler sonucunda işverenin, önlemler konusunda belirgin ihmali olduğu saptanırsa, sigorta işçiye ödediği tazminatın bir bölümünü işverenden talep eder. Bu durumda sigorta, işçiye ödediği tazminatı işverene yöneltmekte, yani işverene “rücu” etmektedir. İş hukunda “rücu davası” olarak adlandırılan bu durum, meslek hastalıklarının hukuksal boyutu ile ilgili olarak özel bir yer tutar. Meslek hastalıklarının hukuksal boyutu ile ilgili bir durum da “yükümlülük süresi” (liability period) kavramıdır. Yükümlülük süresi, bir meslek hastalığı durumunda işçinin daha önce çalıştığı işyerinin, dolayısı ile işverenin sorumluluğuna işaret eder. Meslek hastalıkları çoğu kez uzun zamanda meydana gelir, hatta bazı meslek hastalıkları işçi emekli olduktan sonra ortaya çıkar. Bu durumda hasta olan işçinin daha önce çalışmış olduğu işyerlerinin, bu hastalığın meydana gelmesindeki sorumluluk payları yükümlülük süresi olarak ifade edilir. Benzeri şekilde, iş değişimi durumunda da hastalık ortaya çıktığında, önceki işverenin hastalıktaki sorumluluk payı bu kapsamda ele alınır. Her meslek hastalığı için yükümlülük süreleri Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü’nde belirtilmiştir. Örneğin kronik kurşun zehirlenmesi için yükümlülük süresi Tüzük’te 3 yıl olarak belirtilmiştir. Bir iş değişimi durumunda 3 yıl içinde kurşun zehirlenmesi tablosu ortaya çıkarsa, önceki işyerinin de bu hastalıkt yükümlülüğü olacaktır. Eğer hastalık 3 yıldan sonra ortaya çıkmışsa bu durumda önceki işyeinin hastalıkta yükümlülüğü söz konusu değildir. Yükümlülük süresi akut tablolarda daha kısa, kronik durumlarda ise uzundur. Örneğin akut arsenik zehirlenmesi için yükümlülük süresi 1 ay, kronik zehirlenmesi durumunda ise 1 yıldır. Malign hastalıkların gelişmesi oldukça uzun bir latent dönemden sonra olduğu için bu tür hastalıklarda yükümlülük süresi daha uzun olarak belirtilmiştir. Benzeri şekilde toza bağlı akciğer hastalıklarında da bu süre oldukça uzundur.  Örneğin benzene bağlı lösemi için yükümlülük süresi 10 yıl, silikozis için 10 yıl ve bisinozis için 3 yıldır. Mesleki bulaşıcı hastalıklarda ise yükümlülük süresi inkübasyon süresi kadardır. Kimi zaman yükümlülük süresi ile karışabilien bir kavram da hastalığın meydana gelmesi için geçen zaman, bir anlamda latent dönemdir. Meslek hastalıklarının tanımında, bu hastalıkların genellikle kısa süreli etkilenmelerle meydana gelmediğine işaretle, meslek hastalığının “tekrarlayan” bir nedenle meydana geldiği belirtilmektedir. Bazı akut ekilenmeler dışında bu tekrarlayan neden çoğunlukla yıllar düzeyinde bir süreyi kapsar. Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü’nde yalnızca iki hastalık için süre belirtilmiştir. Gürültüye bağlı işitme kaybında hastalığın meydana gelmesi için en kısa süre 2 yıl, tozlu yerlerde çalışanlarda pnömokonyoz meydana gelmesi için de 3 yıl olarak belirtilmiştir.

Bir hastalığın meslek hastalığı sayılması için, öncelikle hastalığın meslekle olan nedensel bağının kurulması gerekir. Bazı ülkelerde meslekle nedensel bağının kurulması kaydı ile, her hastalık meslek hastalığı olarak kabul edilirken, çoğu ülkede de meslek hastalıkları konusunda liste uygulaması vardır. Buna göre ancak listede yer alan hastalıklar, meslekle nedensel ilişkisi kurulması  kaydı ile meslek hastalığı sayılır. Türkiye’de kullanılan meslek hastalıkları listesi, Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü içinde yer almaktadır. Bu listede meslek hastalıkları 5 grupta ele alınmaktadır. Listedeki meslek hastalığı grupları şu şekildedir:

A grubu: Kimyasal nedenlerle olan meslek hastalıkları: Bu grupta kimyasal etkenlere bağlı olarak meydana gelen meslek hastalıkları 25 ana grup olarak yer almaktadır. Alt grupları ile birlikte elliden fazla kimyasal maddeye bağlı olarak meydana gelen hastalıklara işaret edilmektedir. Başlıca örnekleri olarak kurşun ve kurşun bileşikleri, civa, krom, karbonmonoksit, arsenik ve bileşikleri, kadmiyum, organik fosfor bileşikleri, kükürt dioksit, karbon sülfüralkoller, ketonlar gibi çeşitli maddeler nedeniyle olan meslek hastalıkları sayılabilir.

B grubu: Mesleki deri hastalıkları: Bu grupta deri kanserleri ve prekanseröz deri hastalıkları ile kanserleşmeyen cilt hastalıkları yer almaktadır.

C grubu: Pnömokonyozlar ve diğer mesleki solunum sistemi hastalıkları: Silikozis ve silikotüberküloz, asbestozis, silikatozlar gibi pnömokonyoz türleri, alüminyum ve bileşiklerinin neden olduğu solunum sistemi hastalıkları, sert metallerin tozları ile olan bronkopulmoner hastalıklar, Thomas curufu ile olan bronkopulmoner hatalıklar, mesleksel bronşiyal astım ve bisinozis olmak üzere mesleksel solunum sistemi hastalıkları 6 grup halinde verilmektedir.

D grubu: Mesleki bulaşıcı hastalıklar: Bu grupta da parazit hastalıkları, tropikal hastalıklar, hayvanlardan insana bulaşan hastalıklar (zoonozlar) ve sağlık hizmetlerinde çalışanlarda görülebilecek viral hepatit ve tüberküloz gibi hastalıklar yer almaktadır.

E grubu: Fizik etkenlerle olan meslek hastalıkları: Bu grupta da 6 grup halinde iyonlayıcı ışınlarla olan hastalıklar, enfraruj ışınları ile meydana gelen katarakt olguları, gürültü sonucu işitme kaybı, hava basıncındaki ani değişmelerle olan hastalıklar, titreşim sonucu meydana gelen kemik-eklem zararları, sürekli lokal baskı sonucunda oluşan hastalıklar, tekrarlayan travmalar gibi fizik nedenli meslek hastalıkları bulunmaktadır.

Hastalığın meslek hastalığı sayılması için listede yer almış olma koşulu olduğundan, meslekle nedensel bağın kurulması durumunda listede yer almayan hastalıklar konusunda güçlük yaşanabilmektedir. Bu güçlüğü  aşmak amacı ile söz konusu Tüzük, “Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu” adında bir yapı tanımlamaktadır. Bir hastalığın meslekle ilişkisi kurulabiliyorsa ve Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu bu yönde görüş bildirirse, listede yer almasa bile o hastalık da meslek hastalığı sayılabilmektedir.

Türkiye’de Meslek Hastalıkları

Türkiye’ de meslek hastalıkları konusu Sosyal Sigortalar Kurumu’nun (SSK) kurulmasından sonra gündeme gelmiştir. İlk yıllarda başlıca madenlerde çalışanlar arasında görülen mesleksel solunum sistemi hastalıkları (dar anlamı ile pnömokonyozlar) saptanmış, kimyasal nedenli meslek hastalığı tanısı olarak birkaç zehirlenmeden başka tanı konmamıştır. Daha sonra 1970’li yılların başlarında Çalışma Bakanlığı bünyesinde önce İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Merkezi (İSGÜM) sonra da SSK bünyesinde Ankara ve İstanbul Meslek Hastalıkları Hastanelerinin kurulması ile kimyasal nedenli değişik meslek hastalıklarına da tanı konulabilir olmuş, böylelikle tanıkonan meslek hastalığı türlerinde artma meydana gelmiştir. Sonraki dönemde uzun yıllar Türkiye’de yıllık meslek hastalığı sayısı 1000-1200 dolayında seyretmiştir. Son yıllarda ise sayı daha da azalmış, 2000 yılında 803 ve 2002 yılında da 601 meslek hastalığı olgusu rapor edilmiştir. Meslek hastalıklarının yüzbin çalışanda görülme sıklığı olarak incelenmesinde de 1998 yılında yüzbin işçi arasında 26 kişide meslek hastalığı görülmekteyken 2002 yılında bu sayının yüzbinde 12 düzeyine düşmüş olduğu görülmektedir. Bu değerlerin Türkiye için beklenen sayılara göre oldukça düşük olduğu ifade edilebilir. Örneğin Almanya’da her yıl 40 000,  ABD’de de 400 000 dolayında meslek hastalığı olgusu rapor edilmektedr. Meslek hastalığı türleri olarak incelendiğinde de Türkiye’de en büyük bölümün kurşun zehirlenmesi ve pnömokonyozlar olduğu, mesleki deri hastalıklarının ve kas-iskelet sistemi rahatsızlıklarının hemen hiç bulunmadığı görülmektedir.

Türkiye’de meslek hastalığı sayısının az oluşunun nedeninin meslek hastalığı olgularının yeterince saptanmaması olduğu düşünülmektedir. Örneğin 2002 yılında bildirimi yapılmış olan 601 meslek hastalığı olgusunun 313 tanesi kömür madenciliği, 139 tanesi de nakil araçları imali işkollarında görülmüştür. Bu durumda bütün meslek hastalığı olgularının %75.2’si bu iki işkolunda görülmüş olmaktadır. Oysa ülkedeki bütün işyerlerinin %2.2’si ve bütün çalışanların %4.1’i bu iki işkolunda çalışan kişilerdir.

Benzeri şekilde bütün melek hastalığı olgularının %83.3’lük bölmü Ankara, İstanbul ve Zonguldak’tan bidirilmiştir. Oysa işyerlerinin ve işçilerin ancak %40 kadarı bu üç ilde bulunmaktadır. Bu üç il meslek hastalıkları hastanelerinin bulunduğu illerdir. Bu illerde diğer illere göre daha fazla hastaya tanı konuyor olması beklenebilecek bir durumdur, ancak ülkedeki her 5 meslek hastalığından 4 tanesinin bu üç ilde görülüyor olması doğal karşılanamaz.

16 Ekim 2013
2.994 görüntülenme
Whatsapp
Müşteri Temsilcisi
Müşteri Temsilcisi
Merhaba!
Size nasıl yardımcı olabiliriz?
1